10 Ağustos 2016 Çarşamba

13 SANİYE

             İnsanlar toplanmıştı. Kasabada çok değişik bir olay cereyan ediyor kimse ne olduğunu tam olarak bilmiyordu. Kasabanın içinden geçen nehir adeta insanları yutuyor bir daha da geri vermiyordu. Öyle ki nehrin derin kısımlarına yüzmeye gidenler derinlere daldıkça su yüzüne çıkmıyordu. Ahmet amcanın oğlu Süleyman bunlardan sadece biriydi. En son o gitmiş bir daha da ortalıkta görünmemişti. Peki, bu insanlar nereye gitmişti. Bu olayı Jandarmanın hükümete iletmesiyle, hükümet olaya el atmış, kasabaya hükümetten heyet gelmiş inceleme yapmış ancak bir sonuca varamamıştı.
Heyetin raporunu hükümete iletmesiyle, Jandarma halkın ileri gelenlerini toplamış ve kaybolanların nehir ile ilgisinin olmadığını bu insanların kaçmış veya kaçırılmış olabileceğini tüm yurtta arama çalışmalarına başlandığını söylemişti.
Kasabalıya göre bu insanlar kaybolmuş, kaçmış veya kaçırılmış olabilirdi. Ancak garip olan nehre girdikten sonra ortadan kaybolmalarıydı. Kasabalının aklı bunu almıyordu işte. Tam da bu sebepten kasabalı nehirden öylesine soğumuştu ki devletten yardım bekliyordu.
Hükümet konuyu derinlemesine incelemesi için tekrar bir özel görevli tayin etmişti. Özel görevli kasabaya gelmiş ve incelemelerine başladıktan sonra halkın ileri gelenlerini dinlemiş ve konu ile ilgili bir de kendisi rapor yazmıştı. Raporda, nehirde bir olumsuzluk olmadığını kendisinin de girdiğini ve raporunu arzettiğini, kasabanın ekonomik ve eğitim seviyesi dolayısıyla burada yaşamak istemeyen insanların kasabadan kaçtığını tahmin ettiğini belirtmişti. Bu rapor doğrultusunda hükümet, kayıp olaylarının fazla duyulmaması için inanmasa da nehri çitle çevirmiş bir nevi görünürde halkı anlamaya çalışmıştı.
--- anne ben gidiyorum.
--- nereye?
--- babamı bulmaya.
            Ali’nin babası Osman 3 hafta önce iş arkadaşlarıyla beraber balık tutmaya nehre gitmişti. Ve balık tutarken serinlemek için nehre girmiş bir daha nehirden çıkmamış arkadaşları aramış taramışlar ancak onu bulamamışlardı. Ne olduğu bir kez daha malumdu nehir Osman’ı da yutmuştu. Bu olaydan sonra kasabalı bir kez daha düşünmeye başlamış ve bir kez daha korkmuştu. Ali’nin babası da kaybolmuştu. Üstelik Ali’nin babası ailesine çok düşkündü kaçmak için herhangi bir sebebi de yoktu yani kasabalıya göre görevlinin raporunda belirtmiş olduğu ekonomi ve eğitim faktörü onları ayırmaya yetmezdi. Ali kafasına koymuştu babasını bulacaktı ama nerede ve nasıl garip bir şekilde babasının hala nehrin içinde olduğunu kaybolmadığını en azından boğulduğunu boğulduysa eğer cesedini bulabileceğini düşünüyordu.

            Kasaba da bir hareketlilik vardı. Ali nehrin yanından geçerken kasabalının sözlerine kulak vermişti. Deli Ercan da kaybolmuş duydunuz mu? Nehir yutmuş diyorlar. Deli Ercan en sonunda yapacağını yapmış ve nehre girmiş olacaktı çünkü her defasında nehre gider orada çamaşır yıkayan kasabalı kadınlara, çayy çayy diye bağırır ve nehre girmeye çalışırdı. Ancak kadınlar Ercan burada çay yok sakın nehre girme boğulursun derlerdi. Ercan da kadınlardan korkar uzaklaşır daha sonra tekrar gelirdi. Deli Ercan’ın çay tutkusunu bilmeyen yoktu. Öyle ki bir oturuşta bir demlik çayı içerdi. Bir gün kasabanın haşarı çocukları Ercan’ı kandırmış ve nehrin kenarına getirerek Ercan bak çay demişlerdi. Ercan da o günden sonra nehre gelip çay niyetine nehir suyunu içmeye başlamıştı.  
Zavallım yine bir gün çayyy çayyy diye nehrin yolunu tutmuş önce nehirden su içmiş daha sonra kimsenin olmadığını görerek doymamış olacak ki nehre atlamış ve onu bu şekilde gören muhtarın oğlu Hüseyin Ercan’ın nehirde kaybolduğunu bir daha da çıkmadığını söylemişti.
Ercan da diğerleri gibi tüm aramalara rağmen bulunamamıştı.
--- Kesin bulmalıyım benim babam nehrin içinde!
Tam bir hafta olmuştu. Ali’yi akıl hastanesine yatırmışlar ve tedavisine başlamışlardı. Ali’nin anlattıklarını kimse kaale almamış hatta onun nehre girdiğine dahi inanmamışlardı.
Ali, nehre girdikten tam 13 saniye sonra geri çıktığını nehirde babasını, Deli Ercan’ı ve diğerlerini gördüğünü onlarla konuştuğunu hepsinin nehrin farklı yerlerinde olduğunu söylüyordu.
Babasının oğlum sen git kurtul buradan bak bir ömür bizim gibi burada yaşamaya mahkum edilebilirsin sen de bizim gibi git buradan buradan kaçman için tam 13 saniyen var bu süreyi geçirirsen nehir seni mahkum ediyor. Biz bu nehrin mahkumlarıyız artık.
Ali babasına seni almadan gitmem hadi beraber gidelim derken bir ara uzaklardan bir yerden Deli Ercan’nın çayyy çayyy ben çayı çok seviyomm dediğini duymuştu.
Ali babasının zorlamasıyla 13.saniyede kendini nehre girdiği yerde bulmuştu. Koşarak Jandarmaya gitmiş ve bu durumu anlatmaya başlamıştı. Jandarma durumu muhtara ve annesine haber vermiş daha sonra kendisini akıl hastanesine yatırmışlardı.

Saat sabahın henüz 6’sıydı. Gece izlediği bilimkurgu filminin etkisinde kalan Ali, acı acı çalan zil sesiyle uyandı.
Aman Allah’ım neyse ki bunların hepsi bir rüyaymış ne de terlemişim diyerek traş olup dişlerini fırçaladıktan sonra işe geç kalmamak için otobüse koştu.


---SON---

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder